Şili Gezi Günlükleri 3 – Atacama’nın Çevresi 2

 

Şili’nin doğa harikası Atacama Çölü ve Atacama Tuz Gölü’nde hayallerimize dokunmaya devam ediyoruz.

Bu yazıda sizlere San Pedro de Atacama çevresinde yaptığımız 2 önemli turu anlatmak istiyorum. İlki Gökkuşağı Vadisi Turu.

YERBAS BUENAS PETROGLİFLERİ

Turumuz bizi hostelimizden, erken aldı. Çünkü bu sefer yolumuz uzundu. Aracımız kısa sürede kasabayı merkeze bağlayan ana yoldan çıkıp, göz alabildiğine uzanan sarı, kırmızı tonlarının hakim olduğu Atacama Çölü’nün içinde ilerledi. İlk durağımız Yerbas Buenas Petroglifleri oldu.

Erken çıktığımız için önce burada piknik yaptık. Çölün ortasında bulunan volkanik kırmızı kayaların üzerine, keskin taş aletler kullanılarak oyulan, çok sayıda hayvan, insan, hatta takım yıldızlarını gösteren petroglifleri gezdik. Çizimlerde ayin yapan şamanlar, lama, köpek, deve gibi evcil hayvanlar, tilki, maymun, timsah, kuş gibi vahşi hayvanlar bazı yerlerde tek, bazı yerlerde grup olarak çizilmişti. Hele hamile lama ve tilkilerin karnındaki yavrularının çizimine hayran olmamak elde diildi. Büyük duvarların neredeyse tamamına çizilmiş kompozisyonlu petrogliflerde ise av ve günlük yaşam sahneleri vardı.

Rehberimiz, mükemmel şekilde korunan binden fazla çizimin uzun bir zaman aralığını kapsadığını, M.Ö. yapılmaya başlandığını, M.S.500 yılına kadar sürdüğünü, söyledi. Colomb öncesi çizimlerin And Dağlarını aşarak gelen ve Pasifik Okyanusuna ulaşan göçebelerin büyük ihtimal Atacamenoslara ait olduğunu, ayrıca Yerbas Buenas Petrogliflerinin, Peru’da bulunan “Cueva Blanca” mağarasındaki çizimlere benzediğini belirtti.

Dünyanın bu kuş uçmaz kervan geçmez yerinde bir zamanlar yaşayan insanların varlığına, hayretle tanıklık ettikten sonra yolumuza devam ettik.

GÖKKUŞAĞI VADİSİ

Sırada Valle del Arcoíris yani Gökkuşağı Vadisi vardı. Petrogliflerden sonra aracımızla yer yer parçalanmış pek asfaltı kalmamış, toprak yoldan Vadiye ulaştık. Rehberimiz önde biz arkada kısa bir yürüyüşle vadinin içine girdik. 3.500 m. yükseklikteki vadinin etrafında bulunan dağların üstü, katman katman turuncu, beyaz, yeşil, kırmızı tonlarındaydı. Çok ilginç kırmızı toprağın üzerinde beyaz ve yeşil baskın renkti. Rehberimiz toprağın alçı taşı, kil, tuz gibi minerallerden oluştuğunu söyledi. Sanki sanatçının biri dağın tepesine boyaları kat kat döküp bırakmıştı. Bende kremalı pasta hissi uyandırdı ama bayatlamış ve kreması bozulduğundan yeşil renk almıştı.

Milyonlarca yılda rüzgarın aşındırıp, şekillendirdiği bu renkli dağlar vadiye fantastik bir hava veriyordu. Mavi gökyüzü altındaki rengi, kayalıkları, uçurumlarıyla harika bir yerdi. Sanki Avatar filmindeydik, her an bir yerlerden çıkabilirlerdi. Hayran hayran vadide uzun süre gezdik. Sadece patikalardan yürüyüş yaptık. Her halde daha önce gelen Vandallar çevreye zarar vermiş olmalılar ki dağlara tepelere tırmanmak yasaktı. Biz rehberle geldiğimiz için herkes yasaklara uydu ama bu yasağı kontrol eden görevlilere rastlamadık.

Şimdi diyeceksiniz ki Güney Amerika’da ne kadar çok Ay Vadisi, Gökkuşağı Vadisi, Dağı buldunuz, başka isim yok muydu? İnanın biz de şaşırdık. Atacama’daki Ay Vadisi’nin adı Mars olabilirdi çünkü rengi daha kızıldı. Fakat Gökkuşağı adı hem Peru’daki dağları hem de bu vadiyi en iyi tanımlayan isim olmuştu.

Atacama’ya 90 km. uzaklıkta bulunan vadiden ayrılmak zor oldu. Dönüşümüzü geldiğimiz yarı toprak, yarı asfalt yoldan yaptık. Her yer ıssız ve boştu.

Olaylar, olaylar….

atacama desert atacama desert

Kasabaya yaklaştıkça boş caddede birden bir araç yoğunluğu oldu ve trafik durdu. Araçlar uzun bir konvoy oluşturmuştu. “Eyvah trafik kazası!” dedik ama “neyse ki değilmiş”.

14 Ekim 2019 tarihinde Santiago metro ücretlerine yapılan artışı, ülkede artan hayat pahalılığını, gelir eşitsizliğini halk protesto etmeye başlamıştı. İşte bu kapsamda lise öğrencileri ve öğretmenler sabah 8:00 gibi yolları kapatmışlar. Kasabaya giriş, çıkışlara izin vermiyorlarmış. İyi ki erken çıkmışız. Şanslıydık. Çünkü o gün yapılacak olan bütün turlar iptal olmuş. Haklı olabilirler ama dünyanın bir ucundan gelmiş, zamanla yarışan biz gezginlere eziyet oldu. Bütün rehberler protestocuları yolları açmaları için ikna etmeye çalışıyormuş ama gençler Nuh deyip, peygamber demiyormuş. Rehberimiz 5/6 km.lik bir yürüyüşten sonra barikatı geçeceğimizi, ondan sonra da bizi başka bir aracın alacağını söyleyince hep birlikte düştük yollara. Hava nasıl sıcak, güneş tepemizde. Ama sıkıntı yok, mutluyuz üstüne üstlük bir de bedava çöl yürüyüşü yapıyoruz. Bundan iyisi Şam’da kayısı. Velhasıl-ı kelam sağ salim hostelimize ulaştık.

Hosteldeki haberler de hiç iyi diildi! Sohbet ettiğimiz Avusturalyalı gezgin, Calama’dan uçakla Santiago’ya geçicekmiş fakat 3 gündür tüm uçuşlar iptal olmuş ayrıca Atacama ile Calama arasındaki tüm minibüs seferleri de durdurulmuş. Zaten Calama’da da yollar protestocular tarafından kapatılmış. Şehre giriş/çıkış yapılamıyormuş. Adamcağız çaresiz 3 gündür bekliyormuş. Biz de Calama’dan uçakla Santiago’ya geçecektik. Tek fark daha zamanımız vardı.

SALAR DE ATACAMA

Bir sonraki turumuz Salar de Atacama yani Atacama Tuz Gölü turuydu. Fakat dünkü protestonun bugün de devam etme stresiyle erkenden Turizm firmamıza gittik. Aracımız ve tüm katılımcılar hazırdı fakat gelen haberler çok tutarsızdı. 1 dk önce yol açık diye haber geliyordu, 1 dk. sonra başkası kapalı diye haber veriyordu. Rehberimiz şansımızı deneyelim dedi ve düştük yollara. Şoförümüz, bütün maharetini sergiledi. Yoldu, patikaydı derken sonunda bizi kasabanın dışına çıkardı. Zaten bütün mesele kasabadan çıkmaktaydı, nasıl olsa bir şekilde geri dönerdik. Huzur içinde yola koyulduk.

Atacama Tuz Gölü, And Dağlarının eteklerinde yer alıyor. Şili’nin en büyük tuz, dünyanın da en büyük lityum kaynağı.

Rehberimiz bölge hakkında detaylı bilgi verdi. Şöyle ki; tuz gölünün etrafında bulunan çok sayıdaki yanardağlardan püsküren magma denize ulaşamayıp, olduğu yerde zamanla küle dönmüş. Yani yanardağlarla etrafta gördüğümüz her şey külmüş. Yanardağların arasından akan nehirler zaman içinde akış hızını kaybedince, taşıdıkları alüvyonlar çökelmeye başlamış ve nehirler kurumuş. Böylece başta tuz olmak üzere, minerallerce zengin bir havza oluşmuş. Hala bölgede bulunan göller yeraltı sularından besleniyor; flamingo, nandu, kaz, ördek gibi göçmen kuşlar için önemli bir yaşam alanı oluşturuyormuş.

Ancak bölgede çok ciddi bir problem varmış. Ekonomik değeri yüksek olan lityumu, suyu buharlaştırarak elde ettiklerinden göllerin suyu hızla azalıyor, bu da bölgedeki ekosistemi aynı hızla bozuyormuş.

Ne acı ki dünyanın en bakir yerlerinden biri sandığımız Atacama bile insan zulmünden kaçamamış.

CEJAR GÖLÜ

laguna cejar

Uyuni’de tuz göllerini ve flamingoları gördüğümüz için burada tercihimizi içinde yüzülmesine izin verilen doğal bir spa olan Cejar Gölü’nden yana kullanmıştık.

Rehberimiz bu gölün Ölü Deniz’den bile daha tuzlu, daha mineralli ve spa özelliğinin fazla olduğunu söyledi. Rehber bunu söylediğine göre herhalde bir araştırma yapılmıştır ama doğruluk payını bilemiyorum.

Cejar Gölü, hemen yakınında bulunan Piedra Gölü ile bir takım oluşturuyor. Göllerden sadece Cejar’a girilmesine izin veriliyor. Göllerin yakınında bulunan tesis çok temiz-bakımlı; giyinme/soyunma kabinleri, tuvaletler bulunuyor. Göle girmeden önce duş almak gerekiyor. Etraftaki görevliler, ziyaretçileri hem yönlendiriyor, hem de bölgeyi koruyor.

Gittiğimizde tek canlılık belirtisi olan sarı otların arasından Piedra ve Cejar Göllerinin turkuaz suları, güneşin altında pırıl pırıl parlıyor, kıyılarındaki tuzlar beyaz kumsal hissi veriyordu. Önce Piedra Gölü’nün etrafında gezdikten sonra zaman kaybetmeden Cejar Gölü’nün sularına kendimizi bıraktık. Sıcaktan kavrulunca, göl serin ve ferahlatıcı geldi. Çok tuzlu olduğu için batmamıza imkan yoktu. Abra kadabra ne sihirdir ne keramet diip bizi hop diye yukarıya atıyordu. Gelenlerden yüzme bilmeyenler bile suya girdi. Üzerinde kıpırtısız yatarak, bulutsuz masmavi gökyüzünü izlemek çok zevkliydi. Gölden çıktığımızda, tuzlu su vücudumuzdaki ölü derileri arındırmış sanki hem bedensel, hem ruhsal olarak dinlendirmişti. Tekrar duş alıp yola koyulduk.

İkinci gölümüz Tebenquinche Gölü’ydü. Atacama Tuz Gölü’nün tam ortasında bulunan büyük göl aslında dev ayna gibi yansıma veriyormuş ancak gittiğimizde kuvvetli bir rüzgar vardı. Gölün suyu hareketli olduğundan yansımayı yakalayamadık. En güzel gün batımları da burada yaşanıyormuş ama kısmet değilmiş.

TUZ GÖZLERİ

salar de ojojs

Gün batımını Salar de Ojos yani tuz gözlerinde yaptık. Tuz Gözleri Tebenquinche Gölü’ne çok yakın 2 derin obruk. Suları tatlıymış. Biz yukarıdan etrafını gezdik. Sarı, pembe, mavi tonlarındaki göller gerçekten göz bebeği gibi duruyordu ve gün batımında da tam bir iris oldu. Çok güzel yansımalar verdi.

Aktif gayzerler, kuş cenneti renkli göller, kanyonlar, köyler, vadiler dünyanın bu en eski çölünün içinde yer alıyor. Bölgede yapacak pek çok şey var. Atacama’da kaldığımız 5 gün içinde bütün zorluklara rağmen ancak bu kadarını gezebildik. Diz problemimiz nedeniyle çölde bisikletle gezip, kum tepelerinde sandboard yapamadık. Onları size bırakıyoruz.

Programımıza göre Atacama’da zamanımız bitmişti ama elimiz yüreğimizde bekliyorduk. Uçak seferleri başlamış mıydı? Çekirgeler bu defa da sıçrayabilecek miydi? Santiago’ya nasıl gidecektik? Uçağımızın olduğu gün, 5 gündür çalışmayan Calama/Atacama arasındaki servisin, o sabah ilk defa havaalanına gitmeyi deneyeceğini öğrenmiştik. Biz de erkenden terminale gittik. Gerçekten araç geldi. Bekleyen yolcuları alıp, hemen hareket etti. Şoförümüz “Protestocular 5 gündür yolları kapattı. Şehre giremedik. Bugün polis yolları açacakmış. Umarım bu sefer sıkıntı olmadan gideriz” dedi Heyecanla yola çıktık. Başka bir dünyadan görüntülere sahip Atacama’dan görmemiz gereken pek çok yere gidemeden ayrılıyorduk aslında çok üzgün olmamız gerekiyordu ama aklımız yoldaydı Santiago’ya gidebilecek miydik?

Devamı gelecek yazımızda. Çekirgelerin Santiago maceralarında buluşmak üzere, sağlık ve mutlulukla kalın.

Gülçin Soytutan / Hayallerime Dokunmak, Youtube kanalımızdan da bu gezimizin videosunu izleyebilirsiniz. Bize destek vermek isterseniz Youtube kanalımıza abone olmayı unutmayın🤗

Hayallerinize dokunmanız dileğiyle….

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir