Bolivya Gezi Günlükleri 7 (Eduardo Avaroa Andean Fauna Natıonal Reserve)

 

Eduardo Avaroa Ulusal Koruma Alanı

Bolivya’da hayallerimize dokunmaya devam ediyoruz.

2 gündür 4.500 m. yükseklikte inanılmaz bir platoda 4X4 jeep ile Uyuni’den Atacama’ya doğru yolculuk yapıyoruz. Şili’de gitmeyi hedeflediğimiz San Pedro de Atacama’ya iyice yaklaştık. Yolumuzun üzerinde çok önemli bir milli park olan Eduardo Avaroa Andean Fauna National Reserve kısaca Eduardo Avaroa Ulusal Koruma Alanı var. Renkli gölleri, flamingoları, ilginç şekillerdeki kayaları, kaplıcaları, gayzerleri, And Dağları’yla ülkenin bir başka incisi. 714.745 hektarlık bir alanı kapsayan milli park Bolivya’nın faunasını, vahşi yaşamını korumak için 1973 yılında oluşturulmuş. Büyüklüğünü hayal etmeniz zor. Göller falan bir yana içinde tam 48 tane dağ bulunuyor desem belki daha kolay hayal edebilirsiniz. Milli parktaki bu dağlar Bolivya’nın Şili ve Arjantin sınırındaki And Sıra Dağlarının en yüksek olanları. Büyük çöllerin ve kumulların ortasında dış dünyaya geçit vermeyen görüntüleriyle nefes kesiyor.

Eduardo Avaroa Hidalgo

Milli parkı tanıtmadan önce Eduardo Avaroa Hidalgo kimmiş onun hakkında kısaca bilgi vermek istiyorum. 1879-1883 yılları arasında Bolivya ve Şili arasında yapılan Pasifik Savaşı’nda kahramanca savaşmış bir vatansever. Aslında bir mühendis. Şili askeri kuvvetleri tarafından Calama Şehrine yapılan saldırıda Bolivya askeri kuvvetlerine destek veren sivillerden. Ordunun çekilmesi ve halkın kaçması bile onu etkilememiş. Savunmasını üstlendiği yerden ayrılmamış, kurşunu bitene kadar Şili kuvvetlerine ateş açarak onlara çok büyük kayıplar verdirmiş. En sonunda öldürülerek durdurulabilmiş. Kendilerine karşı savaştığı halde onu savaş kahramanı olarak kabul eden Şili, bayrağa sarılı tabutunu askeri törenle Calama Mezarlığına gömmüş. Ölümünden 73 yıl sonra Bolivya Devleti bu vatanseverin na’şını Şili’den teslim alarak yine askeri törenle La Paz’da Avaroa meydanına defnetmiş.

Laguna Colorada

 

Avaroa’yı tanıdığımıza göre, şimdi de bu halk kahramanının adı ile onurlandırılan milli parkı tanıyalım. Bölgede ilk karşımıza çıkan en popüler göllerden olan Laguna Colorada yani Renkli Göl. Yerli halka göre Tanrıların kanı olduğuna inanılan Colorada’nun rengi kırmızı. Gerçekteyse gölün içinde yaşayan algler ve diğer organizmalar nedeniyle su kanlı kırmızı renge dönüyor. Şimdiye kadar gezdiğimiz yerlerin adına dikkat ettiyseniz, göller olsun kayalar olsun hepsi görünüşlerine göre isimlendirilmiş. Göl yüzeyine düşen farklı ışık ve yansımadan daha da farklı renkler alıyormuş. Gittiğimizde vakit epey ilerlemiş gün batımına yaklaşmıştı. O yüzden 1 m. derinliğindeki sığ suya tepeden bakınca gri, mavi, kırmızı tonlarını gördük. Yine muhteşem bir güzellikle karşılaştık. Kırmızı suların içinde beslenen flamingo sürüleri geniş gölün üstüne yayılmıştı. Bize en yakınları nesli tükenme tehdidi altın olan James flamingolarıydı.

Flamingolar

Bizde Allı Turna olarak geçen flamingolar güzel oldukları kadar ilginç kuşlar. Hadi biraz da bu zarif kuşları tanıyalım. Yedikleri yiyeceklerden gelen kantaksin adlı doğal pembe boyadan dolayı tüyleri pembe renkli. Büyük sürüler halinde çoğunlukla tuzlu, sodalı göllerde yaşıyorlar. 30-32 günde yumurtadan çıktıklarında tüyleri gri renkli oluyor. Ebeveynlerinin sindirim kanallarından gelen flamingo sütü adı verilen kırmızı sıvı ile besleniyorlar. Hatta yetişkinler ebeveyni olmadıkları yavruları bile besleyebiliyor. Bu dönemde ebeveynlerin tüyleri beyaz veya açık pembe renge dönüyor. Ta ki yavrular kendi başlarına beslenene kadar. Ondan sonra ebeveynler yine allı renklerine bürünüyor. Yavrular gelişimlerine bağlı olarak 5-12 gün arasında yuvadan ayrılıp, tüm yavruların bir arada bulunduğu kreş adı verilen gruba katılıyor. Burada çoğunlukla yavrularını kaybetmiş bir kaç yetişkinin gözetiminde oluyorlar. Bu süre zarfında ebeveynler yavrularını kırmızı sütle beslemeye devam ediyor. Kalabalık kreşte yavrular ve ebeveynler birbirlerini ayırt edici ötüşlerinden tanıyor. Yaklaşık 100 gün sonra uçarak kendi kolonilerini kuruyorlar.

İşte Colorada Gölü’nde bulunan kırmızı algler de flamingoların tüylerini canlı bir pembeye boyamış. Kırmızı suyun içinde pırıl pırıl parlıyorlardı. Mavi gökyüzünün sardığı, dağlar arasındaki bu kırmızı göl el değmemiş yapısıyla gördüğüm en güzel doğa harikası yerlerden biri oldu.

Aman Dikkat!

Unutmadan Milli Parka girişte bilet alınıyor, çıkışta da geri veriliyor. Eğer biletinizi kaybettiyseniz tekrar cezalı bilet almanız gerekiyor. Aklınızda bulunsun! Biletinizi iyi muhafaza edin.

Hayranlık dolu, çok yoğun, geçen günün ardından geceyi geçirmek için Huayllajara’daki hostelimize gittik. Basit hostelimizde 6 kişilik odada 3 kişi kaldık. Lezzetli yemekler yiyip, geceyi tur arkadaşlarımızla sohbet ederek geçirdik.

Turumuzun son sabahı gün doğmadan kalktık. Basit bir kahvaltı sonrası düştük yollara.

Sol de Mañana Gayzerleri

İlk hedefimiz Sol de Mañana yani Sabah Güneşi gayzerlerine şafak sökmeden ulaşmaktı. 4.940 m. yükseklikteki gayzerlere ulaştığımızda gün doğmuştu fakat 90 derece sıcaklıkta fışkıran buhar ve kaynayan çamur inanılmazdı. Ay yüzeyi gibi delik deşik çukurlardan fokurdayan çamur, buharla birleşerek gün doğumu ışığında fantastik bir dünyanın içine aldı bizi. Etraf gayzerlerin yaydığı kükürt kokusundan çürük yumurta kokuyordu ama dayanılmaz değildi. Ne kadar sıcak buhar ve çamur olsa da nerdeyse 5.000 m.deydik ve gecenin ayazı devam ediyordu. Hepimiz ağzımız bir karış açık hayretle etrafı seyrettik.

Alanı gezmek ücretsizdi. Yalnız bölgedeki kaynayan çamurlara düşüp yanma ihtimaline karşı yetkili bir rehber olmadan gezemiyorsunuz. Hugo özellikle bazı yerlerde toprak zeminin ince bir kabukla kaplı olduğundan üzerinde basıldığında kırılıp içine düşülebileceğimiz, kesinlikle bastığımız yerlere çok dikkat etmemiz gerektiği konusunda bizi uyardı. Ve sıcak buharın yer yer 15 m. yüksekliğe ulaştığını, bölgede var olan bu jeotermal potansiyelin halen enerji üretimi için araştırıldığını söyledi.

Halkın %40’nın yoksul olduğu bu ülke açısından iyi olacağı kesin de çevre ve biz turistler için o kadar da iyi olcağını düşünmüyorum. Bence bu konuda değneğin 2 ucu da kötü, ele alınıp tutulamıyor.

Polques Kaplıcası

Gayzer gezimizden ardından rotamız Polques Kaplıcası oldu. Polques Yanardağı’nın bir uzantısı olan kaplıca, 29 derece sıcaklıktaki suyunda bulunan yüksek minerallerle artrit ve romatizmal hastalıklara iyi geliyormuş. Chalviri Tuz Gölü’nün kenarında olan termalin yakınında ekolojik bir otel, pansiyon ve restoran vardı. Kaplıcamız açık hava havuzu şeklindeydi ve giriş için ekstra minik bir ücret ödedik. Havuz kenarında kadınlar ve erkekler için 2’ye ayrılmış basit, küçük bir tesis vardı. Eşyalarımızı asacak, kıyafetlerimizi koyacak herhangi bir yer yoktu. Sadece 2 tane perdeli paravan vardı. Kapanın elinde kaldığından ve zamanın darlığından diğer turistlerle birlikte giyinip, soyunduk. Dışarıda hava soğuktu ama suya girince kemiklerimiz ısındı, ruhumuz eridi. Uyuni’den ayrıldığımızdan beri duş yapamamıştık. Kaldığımız yerlerde su sıkıntısı olduğundan duş için ekstra büyük ücret alıyorlardı. Hal böyle olup, doğal sıcak suyu bulunca attık kendimizi suya. Gelen turist gruplarından havuza girenler kadar girmeyenler de çoktu. Havuza girdiğimizde etrafımızı çevreleyen sisin içinden gördüğümüz göl ve karlı dağ manzaraları efsaneydi. Hiç çıkasımız gelmese de gezimiz devam ediyordu.

Salvador Dali Çölü

Kısa bir yolculuktan sonra kırmızı, kahve, turuncu tonlarının kullanıldığı, kurak dağlarla çevrili, tek tük izole kayaların olduğu gerçek üstü, özel bir düzlüğe geldik. Burası Salvador Dali Çölü’ydü. İsim buraya çuk oturmuş. Deniz seviyesinden 4.750 m. yukardaki ince çakıllı çöl, Deli Dahi olarak adlandırılan İspanyol Ressam Dali’nin resimlerinin doğaya yansımış hali. En çok “Belleğin Azmi” ya da “Eriyen Saatler” olarak adlandırılan tablosuyla “Yanan Zürafa” isimli tablolarının arka planına çok benzettim. Bolivya Devleti de böyle benzetmiş olmalı ki buraya çılgın sanatçının adını vermiş. Sanatı doğanın içinde yaşatan Dali Çölü’nden sonra tekrar düştük yollara.

Laguna Verde

Milli Park içinde çok sayıda parlak renkli göl var. Bunların hepsinin içinde bulunan değişik minerallerden dolayı renkleri farklı. Turumuzun son durağı Laguna Verde ve Laguna Blanca ikiz gölleri oldu. Licancabur Yanardağı’nın eteklerinde bulunan zümrüt yeşili Laguna Verde yani Yeşil Göl rengini magnezyum, karbonat, kalsiyum gibi mineraller ve arsenikten alıyor. Rüzgârın etkisiyle hareket eden dipteki mineral çökeltileri gölü turkuazdan, zümrüt yeşiline kadar farklı tonlara çeviriyormuş. Bizim gittiğimizde gölün rengi turkuazdı. Yani hafif bir esinti vardı, çökelti dipte hareketsizdi. 4.500 m. yukarda egzotik bir göl havasındaydı. Gölün zehirli olmasından dolayı çevresinde, içinde flamingolar ve canlı hayat yoktu.

Laguna Blanca

Hemen yanında bulunan ikiz kardeşi Laguna Blanca yani Beyaz Göl’den daracık bir kara parçası ile ayrılmıştı. Beyaz Göl endoreik bir havzada bulunan tuz gölü. Yani suyunu diğer göllere, nehirlere aktarmayan, dışarıyla bağlantısı olmayan, gelen suyu tutup, buharlaşma ile suyu azalan bir göl. Göl, çarpıcı beyaz rengini suda bulunan minerallerden ve buharlaşmayla kıyıda biriken tuzdan alıyor. Bu gölde canlılık var. Gittiğimizde Andean Duck yani And ördekleri suda yüzüyordu.

İkizlerin eteklerinde bulunduğu 5.920 m. yüksekliğindeki Licancabur Volkanı Bolivya ve Şili arasında paylaşılmış. Bir yüzü Bolivya’da diğer yüzü Şili’de bulunuyor. Hugo, bu dağın zirvesinin NASA tarafından kullanıldığını, Mars görevleri için hazırlanan astronotların burada çalıştırıldığını söyledi. Ardından da atmosferin ince, hava sıcaklığının çok değişken, ultraviyole ve radyasyonun yüksek olması gibi sebeplerle burasının Mars’a benzediğini belirtti. Aslında söyledikleri bütün yüksek dağların zirveleri için geçerli ayrıntılar ama NASA seçtiyse, bir bildiği vardır dedik.

Buradaki muhteşem dağlar ve göllerin fotoğraflarını çektikten sonra turumuzu bitirmiş olduk.

Bolivya Sınırı

Hugo bizi sınıra götürdü. Bir yetkiliye teslim edip, çantalarımızı yeni araca yükledi. Artık ayrılık zamanıydı. Tur arkadaşlarımız ve Hugo ile kırk yıllık dost gibi vedalaştık. Maria ve Juan Uyuni’ye döndüler. Biz Tom ile birlikte Atacama’ya gitmek üzere sınırda kaldık. Bolivya’dan çıkışımızda hiç sıkıntı olmadı. Sadece pasaportlarımıza mühür basıp, iyi yolculuklar dilediler.

Çıkış işlemlerimiz tamamlandıktan sonra daha ilerde bulunan Şili sınırına doğru hareket ettik. Yeni bindiğimiz araç orta büyüklükte bir minibüstü ve bizim gibi değişik turlarla gelen turistleri San Pedro de Atacama’ya götürüyordu. Şoförümüz meyve, ekmek gibi yiyeceklerimiz varsa hemen yememizi aksi takdirde sınırda görevlilerin el koyacağı konusunda grubu uyardı. Yanımızda oturan kız elmasını, bir diğeri muzunu yerken sınıra geldik.

Şili Sınırı

Bu sefer eşyalarımızla birlikte sıraya girdik. Bize çok kibar bir genç denk geldi. Çantalarımıza dokunmadan yiyeceklerimizi sordu. Türkiye’deki araştırmalarımızda Şili’ye bitkisel ve hayvansal ürün götürülmesinin yasak olduğunu öğrendiğimizden yanımızdaki yiyecekleri tüketmiştik. Kalan 2 paket bisküviyi, 1 paket çikolatayı ve bir avuç şekeri küçük bir çantaya koymuştuk. Hemen çıkartıp gösterdik. “Yiyecek sokmak yasak biliyoruz sadece bunlar var. Başka yok” diyince görevli ” Paketi açılmamış olanlarda sorun yok. Paketlenmemiş gıdaları almıyoruz.” dedi. Elimizdeki diğer çantalara bakmadı bile. “Geçebilirsiniz” diyip gönderdi. İnternette okuduğum pek çok yazıda eğitimli köpeklerle, x-ray cihazlarıyla arama yaptıklarını yiyecekler konusunda çok sıkıntı yaşattıklarını okumuştum ama bizim Şili’ye girişimiz çok rahat oldu. Yine de siz siz olun eğer Şili’ye gelirseniz gümrükte sıkıntı yaşamamak için yanınızda yiyecek bulundurmayın. Zaten burda her şey var. Üstelik Türkiye’de bulamayacağınız farklı lezzetler oluşu da cabası.

Böylece Bolivya gezimizi bitirdik bir sonraki videomuzda Şili’deki ilk durağımız San Pedro de Atacama’da buluşmak üzere.

Şimdilik hoşçakalın

Gülçin Soytutan / Hayallerime Dokunmak, Youtube kanalımızdan da bu gezimizin videosunu izleyebilirsiniz. Bize destek vermek isterseniz Youtube kanalımıza abone olmayı unutmayın🤗

Hayallerinize dokunmanız dileğiyle….

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir