Şili Gezi Günlükleri 15 Penguen Kolonileri

Güney Amerika Kıtasının son şehri Punta Arenas’da hayallerimize dokunmaya devam ediyoruz.
Punta Arenas’ın çevresinde iki tip penguen yaşıyor. Bunlardan ilki (Magellanic Penguin) Macellan Penguenleri. Çevrede birkaç yerde kolonileri bulunan penguenler koruma altına alınmış. Her önüne gelen gidip ziyaret edemiyor. Mutlaka bir tura katılmak gerekiyor. Hayvanat bahçelerinin dışında penguen görmemiş pek çok gezgin gibi, biz de bu sevimli canlıları doğal ortamlarında gözlemlemeyi çok istiyorduk. Hem Macellan Boğazını, hem de en kalabalık koloninin yaşadığı yeri görmek için Magdalena Adasına gitmeyi tercih ettik.

Magdelena Adası

 

Sabah erkenden toplanan kalabalık grubumuzla tekneyle limandan ayrıldık. Rehberimiz adaya gidinceye kadar göreceğimiz canlıları bize tanıttı. Bir de belirlenen patikanın dışına asla çıkılmaması, hayvanlarla fiziksel temas kurulmaması konusunda sıkı sıkı uyardı. Artık Antartika’ya bir tık daha yaklaşmış olduğumuz için hava şartları daha sertleşmişti. Şiddetli rüzgar buraların normal havası sayılıyordu. Yola çıktığımızda hafif esen rüzgar adaya yaklaştığımızda çok kuvvetlenmişti. Turu satın alırken de kuvvetli rüzgardan dolayı adaya çıkılamıyabilir, Magdelena Adasının yakınında bulunan (Isla Marta) Marta Adasına da gidilemeyebilir diye uyarmışlardı. Gerçekten de rehberimiz son ana kadar adaya çıkıp çıkılamayacağından emin olamadı. Neyse ki yetkililerden olumlu mesaj geldi de adaya çıkabildik. Unutmadan Magellan geçtikleri bazı yerleri tayfalarına işaretletmiş. Sanıyorum kayaları kazıyarak işaret bırakmışlar. Rehberimiz göstermedi ama bu küçük adacıkta da Magellan’ın 2 yer işareti bulunuyormuş.
Aslında Magdelena Adası, üzerinde sadece tarihi deniz feneri olan küçük çorak bir ada. Fakat pek çok canlıya ev sahipliği yapıyor. Magellan Penguenleri her yerde pıtı pıtı yürüyor, etrafta dolanıyor.

Macellan Penguenleri

Macellan Penguenleri, Antartika dışında yaşayan, en çok kolonisi olan penguen cinsi. O yüzden Güney Amerika Kıtasında çok iyi tanınıyorlar. İlk defa Macellan tarafından tespit edildikleri için adlarını bu büyük denizciden almışlar. Siyah, beyaz tüylü, 5 kg civarında, azami 76cm. boyunda orta büyüklükte ve tek eşli olan Macellan Penguenleri koloniler halinde yaşıyormuş. Eylül ayı gibi adaya gelen erkek penguenler bir önceki yıl kurdukları yuvalarını tamir edip, eşlerini çağırıyormuş. Dişilerse onları seslerinden tanıyormuş. Toprak altında küçük oyuklarda yaşayan bu penguenler sırayla kuluçkaya yatıyor ve yavrularını birlikte büyütüyormuş. Yavruların şubat, mart ayı gibi yuvadan ayrılmasıyla kışı geçirmek üzere daha kuzeye sıcak bölgelere göç ediyorlarmış. Gittiğimizde yuvaların önünde yavrularla karşılaşmadığımız için henüz yumurtadan çıkmadıklarını düşünüyorum. Gördüklerimiz yetişkin penguenlerdi.

Adada penguenlerin dışında çok fazla (Kelp Gulls-Larus dominicanus) Güney Amerika’ya özgü martı cinslerinden olan Kelp Martısı da bulunuyordu.
Bir de martı ve penguenlerden sayıca az ama daha iri bir kuş olan (Chloephaga picta-Chaiquen) Magellan Kazları dikkatimizi çekti. Sevimli kuşların erkeklerinin siyah, beyaz; dişilerininse sarı, kahve, bakır tonlu tüyleri bulunuyordu. Maalesef aşırı avlanma nedeniyle bu tür de yok alma tehditi altındaymış. Daha sonra gittiğimiz pek çok yerde tek tük de olsa bu sevimli kuşlara rastladık.
Adada kaldığımız 1,5 saat içinde rüzgarın hızı iyice artınca Marta Adasına gidemeden geri döndük.

Macellan Boğazı

Dünyanın belki de en önemli boğazlarından biri olan Macellan Boğazı Güney Amerika kıtasını, (Tierra del Fuego) yani Ateş Toprakları Takımadasından ayırıp Atlantik ve Pasifik Okyanusları arasındaki geçişi sağlıyor. Macellanın boğazı keşfetmesi onuruna onun adıyla anılıyor. Biz 600 km uzunluğundaki boğazın ufak da olsa bir kısmını teknelerle gezdik. Şanslı olanlar fok hatta balina bile görebiliyormuş, maalesef biz sadece kuvvetli rüzgar ve dalgalarına tanıklık ettik.
Bu arada Macellan boğazdan geçerken takımadalarda bulunan yerlilerin kıyıda yaktıkları ateşleri görünce buraya Tierra del Fuego yani Ateş toprakları demiş. O yüzden boğazın takımadalar kısmına Ateş Toprakları deniliyormuş.
Penguenlerimize dönecek olursak, bölgeye en yakın 2. penguen cinsi, Ateş Topraklarında, Bahía Inútil Bölgesinde koruma alanında bulunan (King Penguen-Pingüino Rey) Kral Penguenleri. Yaşadıkları koloni Punta Arenas’a 300 km uzakta olunca yine turlara müracaat ettik. İyi de yapmışız tur otobüsüyle gittiğimiz yollar başta güzeldi. Ancak Macellan Boğazından arabalı vapurla geçip, Ateş topraklarındaki koruma alanına yaklaştıkça yol iyice bozuldu. Herhangi bir işaret ya da tabela da yoktu. Kendimiz gitsek çok debelenirmişiz.
Tüm yol boyunca Anakara ve takımadadaki kolonicilerin koyun yetiştirdiği, aslında yerli halkların toprağı olan pampa dedikleri düzlükleri içimiz acıyarak seyrettik. (Selknam soykırımı ile ilgili detaylı videomuza, kanalımızdan ulaşabilirsiniz) Biz böyle düşünürken turumuz terk edilmiş bir yerde durdu.

Estancia de San Gregorio

Meğerse, yerli halklara soy kırım uygulanmasından suçlu bulunan Patagonya Fatihi José Menéndez’in San Gregorio Çiftliğine gelmişiz. Yün, donyağı, et ve deri üretimi yapılan çiftlik, 100 yıl boyunca bölge ekonomisinin temel kaynaklarından biri olmuş. İşi o kadar ilerletmişler ki ürünlerini taşımak ve sevk etmek için liman ve demir yolu yapmışlar. Kıyıda çiftliğe ait karaya oturmuş 2 tekne vardı. 1869 yapımı Ambassador isimli yelkenli tekne ile 1884 yapımı Amadeo isimli buharlı tekne maalesef çürümeye bırakılmış. Keşke koruma altına alsalardı. Çiftlik artık sadece yaz aylarında koyun kırpmak için kullanılıyormuş. İçimizi acıtan çiftliği gezdikten sonra Ateş Topraklarındaki gezimize devam ettik.

King Penguen, Penguen del Rey

Tangır tungur yolların sonunda Kral Penguenlerinin koruma alanına ulaştık. 2010 yılında bölgede yaşadıkları farkedilen Kral Penguenleri Cecilia Durán’ın kişisel çabaları ile koruma altına alınmış. Koloniye en fazla 50 m. yaklaşılabiliyor. Hayvanlar uzaktan seyrediliyor. Neyse ki Macellan Penguenleri gibi ufak olmadıkları için rahat görülüyor.
Boyları 1 m. civarında, 10-14 kg ağırlığında. Siyah, beyaz tüylerinin dışında boyun kısmında bulunan sarımsı, turuncu renkli tüyleri onları diğer penguenlerden ayırıyor. Ömürleri ortalama 10 yıl olan kral penguenleri 3 yılda bir yumurtluyormuş çünkü yumurtadan çıkan yavruların ebeveynlerinden ayrılması 2 yıldan fazla sürüyormuş. Bu süre zarfında bebeklere ebeveynler birlikte bakıyormuş. Yumurtadan çıktıklarında kahverengi olan tüyleri yetişkinliğe ulaştıklarında dökülüyormuş. Çok ilginç, Macellan Penguenleri kuluçkaya yatarken bunlar yumurtalarını ayaklarının arasında taşıyormuş. Gittiğimizde 2 tane yavru vardı oldukça irilerdi. Herhalde 2 yaşına yakınlardı. Önce bu hantal, hareketsiz farklı tüylü penguenleri yaşlı zannettik sonra rehber “bunlar yavru” deyince kendimize çok güldük. Yetişkin penguenler mutlu mutlu geziniyorlardı ama sert okyanus rüzgarı yine iş başındaydı. Deli gibi esiyor ortalığı birbirine katıyordu. Bir süre penguenleri izleyip, dönüşe geçtik.

Cerro Sombrero

Dönüş yolunda Cerro Sombrero Köyü’ne uğradık. 1940’lı yıllarda Ateş Toprakları Takımadasında petrol bulunduğu anlaşılınca Ulusal Petrol şirketi ENAP, petrol çıkarma tesisinin hemen yanına çalışanları için bu köyü kurmuş. Şirket, çalışanları ve aileleri için spor salonu, ısıtmalı havuz, kapalı botanik bahçesi, sinema, süpermarket, restoran gibi bir çok özel yer yapmış. 1995 yılına kadar aktif kullanılan kasaba ve şirket daha sonra petrol yatağının verimsizleşmesi ile terk edilmiş. Şimdi Şili Devleti tarafından bu köy tarihi anıt olarak korumaya alınmış.
Ziyaretimiz sırasında sinemanın giriş holünde eski film makinaları sergileniyordu. Spor salonu, yüzme havuzu hala kullanılabilir durumdaydı. Tropikal botanik bahçesindeki ısı devam ediyor ağaçlar ve bitkiler yaşıyordu. 15 yıl önce terk edilmiş olmasına rağmen çok iyi korunmuştu.

Cürek Köyü

Biliyor musunuz bilmem. Hemen hemen aynı yıllarda Divriği’de maden işçileri için kurulan cumhuriyetimizin örnek köyü Cürek var. Orası da lojmanları, sineması, restoranı, spor salonu, okulu ve hastanesi olan çok güzel bir kompleks. 1980li yıllarda verimsizleşince kapanmış. 2018 yılında Magma Dergisi önderliğinde “Anadolu’ya Sadakat Treniyle” ziyaret ettiğimiz Cürek Köyü, maalesef enkaz halindeydi. Şimdi kimbilir ne durumdadır. İki köyü karşılaştırmak içimizi yaktı. Nerde bu devlet, nerde bu millet dicem ama kim kime dum duma. Bizdeki durum maalesef işte böyle.
Bu arada Punta Arenas’taki gezimizi de tamamladık. Gelecek videomuzda Torres Del Paine Miili Parkı’nda buluşmak üzere.

Şimdilik hoşça kalın!

Gülçin Soytutan / Hayallerime Dokunmak, Youtube kanalımızdan da bu gezimizin videosunu izleyebilirsiniz. Bize destek vermek için Youtube ailemize siz de katılırsanız çok seviniriz 🤗

Hayallerinize dokunmanız dileğiyle…. 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir