Bolivya Gezi Günlükleri 3 (La Paz-2)

La Paz’da hayallerimize dokunmaya devam ediyoruz. Şehre çok yakın olan “Valle de la Luna” yani “Ay Vadisi” La Paz’ın gizli hazinesi. Mesafe 12 km. yollar asfalt yürümek istesek 2 saatte çok rahat orda oluruz deyip ulaşımın sorun olmıyacağını düşündük. Öğleden sonra San Fransisco Meydanından geçen minibüslerle konuştuk “Ay Vadisinden geçiyoruz” deyince atladık minibüse. Ana cadde, ortadan bölünmüş ve iki şeritten akmaya çalışıyor. Yol nasıl tıkalı anlatamam bir saat sonra biz ancak 3 km. ilerleyince minibüsten inip, Ay vadisini ertesi gün gezmek üzere gerisin geri şehre doğru yürümeye başladık.

MEZQUİTA AS-SALAM

Yolumuzun üzerinde “Mezquita As-Salam” yani Selam Camisi vardı. Cadde üzerinde değil de azıcık içerde. Hal böyle olunca sokak aralarına girip başladık tırmanmaya. Biraz sonra yüksek demirli bahçe içinde bulunan camiye ulaştık. Kapısı kapalıydı. Ziline bastık, açan olmadı. Etrafını dolanıp bilgi almaya çalıştık fakat hava kapatmış yağmur atıştırıyordu. İnsanlar çoktan kuytu yerlere saklanmışlardı. Aslında büyük bir cami ama görünen o ki yeterli cemaati olmadığından kapalı.

LA PAZ SAN PEDRO HAPİSHANESİ

“Kader kısmet 5 kuruş  ” deyip yürümeye devam ettik. Bu sefer hedefimiz La Paz’ın hatta Güney Amerika’nın en ünlü hapishanesi San Pedro’ydu. San Pedro halen kullanılan bir hapishane ama bizim hapishaneler gibi düşünmeyin. Hapse giren kişi kalacağı odayı kiralamak zorundaymış. Parası yoksa hapishanenin içindeki sokaklarda evsizler gibi yaşıyormuş. Burası aslında ayrı bir cumhuriyet.

Mahkûmlar becerilerine göre iş kurabildikleri gibi mevcut işlerde de çalışabiliyorlarmış. Ayrıca ailelerini de yanlarına alabiliyor, okuyan çocuklar gün içinde okula gidip gelebiliyormuş. İnanmayacaksınız ama içinde gardiyan bulunmayan bu hapishane ziyaret edilebiliyormuş! Hatta ücret karşılığı birkaç gün hapishanede kalınabiliyormuş bile. Bunu gitmeden önce öğrenmiştim. Fakat nereye başvuracağımız, kalmak için neler yapacağımız yazmıyordu. Yoksa burda 1 gece kesin kalırdık.

Eski, yüksek duvarlı hapishaneye gittiğimizde, kapıdan içeri giren birileri vardı. Müvekkillerini görmeye gelen avukatlarmış. Ziyaret etmek istediğimizi söyledik ancak kapıdaki güvenlikler “yasak” dediler de başka şey demediler.

Herhalde kısmetsiz günümüzdeydik. İlk hedefimiz olan Ay Vadisi’ne ulaşamadık, cami kapalıydı, hapishaneyi de ziyaret edemedik. Yine de kendimizi şanslı hissediyorduk. Yağmur dinmişti ve hala La Paz’ın renkli insanlarıyla birlikteydik. Zaten akşam da olmak üzereydi. Hostelimize geri döndük.

AY VADİSİ

Sabah ilk iş resepsiyondaki görevliden Ay Vadisi’ne en hızlı nasıl gideceğimizi öğrendik. San Francisco Meydanının arkasında geçen minibüsler direk gidiyormuş. Kahvaltı sonrası düştük yollara. Arayan bulur, inleyen ölür hesabı durağımızı bulduk. İlk gelen araçla hareket ettik. Araç şehrin değişik yerlerinden geçerek ilerledi. Yükseklerden aşağıya doğru indikçe evler güzelleşti, halk zenginleşti, görünür bir şekilde statüleri değişti. Etrafımıza bakıp, evleri incelerken Ay Vadisi’ne ne ara geldik anlamadık. Gişeden biletlerimizi alıp içeri girdik.

Ne derece doğru bilmiyorum ama vadinin isim babası Neil Armstrong’muş. Güya burayı gördüğünde vadiyi Ay’ın yüzeyine benzetip adı “Ay Vadisi” olsun demiş. Dışarıdan çok fazla bir şey anlaşılmıyor. Fakat vadiyi gördüğünüz anda kendinizi dünyadan kopmuş farklı bir gezegene gelmiş gibi hissediyorsunuz.

Vadi milyonlarca yıl önce tektonik hareketler sonucu okyanus tabanının yeryüzüne çıkmasıyla oluşmuş. Tuzlu deniz kumu birikintilerinin zaman içinde ısı değişiklikleri ve rüzgarın etkisiyle aşınarak bu günkü halini almış. Kısaca bizim Kapadokya misali doğal bir güzellik. Tek fark, bizim Peri Bacaları volkanik taşlardan, Ay Vadisi tortul taşlardan oluşmuş. O yüzden kayalar açık bej, krem tonlarında, bizimkiler gibi koyu tonlu değil. Yine de renk tonlarında geçişler var. Vadinin tamamı 100 kilometrekarelik alanı kapsıyor. Ziyarete açık olan 3 kilometrekarelik alandaki patikalar uzun ve kısa olmak üzere işaretlenmiş, patikalardan dışarı çıkılmıyor. Manzara güzel olmasına güzel de şehre çok yakın olduğundan maalesef etrafında binalar var. Bu olağanüstü manzarayı bozuyorlar. İnşallah bölgeyi el değirmeden koruyabilirler.

Vadinin tepesinde İnkalardan önce bölgede yaşayan Tiwanakulardan kalma bir monolit var. Kıyafetli ve suratı olmayan insan formunda yontulmuş yekpare taş. Ne acı ki etek kısımlarına vandallar yazı yazmış.

Ayrıca vadide gördüğümüz kaktüsler de çok ilginçti. Ay Vadisine hem renk, hem de farklı bir boyut katmışlardı.

Anti parantez ufak bir hatırlatma. Sırf kayalık bir alana gidiyorsunuz, zaten yüksekte de olunca güneş yakıp kavuruyor. Yanınıza mutlaka bol su, şapka ve güneş gözlüğü alın. Etrafta yiyecek birşeyler alacak hiçbir yer yok. O yüzden ufak tefek atıştırmalıkları da yanınızda getirirseniz iyi olur.

Dönüşümüzü yine minibüsle yaptık.

EL ALTO

Şehri bir su bardağı gibi düşünün. Ay vadisi tabanını oluşturuyor. Öğleden sonramızı ise bu bardağın tepesinde bulunan El Alto’yu gezmeye ayırdık. O zaman ver elini “Mi Teleferico” dedik. Bütün şehri birbirine bağlayan teleferik hattını renklerle belirlemişler. Biz de kırmızı hatla yukarıya çıktık. Gri hatla yatay devam edip, mor hatla aşağıya inip, şehir merkezine geri döndük.

La Paz’ı sarıp sarmalayan teleferik, kuş bakışı görebileceğimiz en güzel manzaraları sundu. Vadinin dik yamaçlarına üst üste yığılmış bu evlerin dış sıvaları yok. Şehir daha çok bitmemiş, yarım kalmış binalarla dolu. Neden mi? Çünkü inşaat halindeki binalardan daha az vergi alınıyormuş. Sıvasız binalarından başka çok güzel renkli, grafitili evler ve mahalleler de gördük. Dik yamaçlara yapılmış ölümcül merdivenler ulaşımı sağlıyor.

Deniz seviyesinden 4.000 m. yukarda bulunan El Alto’yu yerleşim yeri olarak yoksul halkın tercih ettiğini, o yüzden suç oranın yüksek olduğunu okumuştum. Kaldığımız hosteldeki resepsiyon görevlisi de bu bölge hakkında bizi uyarınca, El Alto’yu teleferikle gezmeyi tercih ettik. Zaten yürüyerek gezecek fazla zamanımız da kalmamıştı.

CEMETERİO GENERAL DE LA PAZ

Yukarıdan şehir mezarlığı “Cemeterio General de La Paz” ı gördük. Nasıl büyük bir mezarlık! Mezarlar odacık odacık üst üste yapılmış. 3-5 katlıları da var 8-10 katlıları da. Mezarlık gibi değil gökdelen gibiydi. Zaman olsa kesin yakından görmeye giderdik.

2019 BAŞKANLIK SEÇİMİ

18 Ekim 2019 tarihinde Bolivya’dan ayrıldık. Bizden sonra 20 Ekim 2019 tarihinde başkanlık seçimi yapılacaktı. 9 adayın bulunduğu başkanlık seçiminin en önemli 2 adayı Evo Morales ve Carlos Mesa için şehirde yoğun seçim kampanyaları yapılıyordu. Biz Carlos Mesa’nın gösteri yürüyüşüne rastladık. Oldukça kalabalık olan grup çok kontrollü, sorunsuz bir şekilde yürüyüşlerini yapıyordu. Onların bu sakinliklerine aldanmamak gerek. Çünkü Bolivya maalesef Amerika Birleşik Devletlerinin arka bahçesi olmaktan kurtulamamış. Simon Bolivar’ın ülkeyi bağımsız bir devlet haline getirdiği 1825 yılından itibaren 180’e yakın darbe, 10’dan fazla anayasa ve 80 devlet başkanı görmüş. Kimisi öldürülmüş, kimisi sürülmüş. Bildiğiniz gibi Che Guevera bile burada öldürülmüş. Ülkenin iki yakası bir araya gelmemiş.

Ve biz ülkeden ayrıldıktan sonra da olanlar olmuş. Evo Morales 4. kez başkan seçilmiş. Yalnız küçük bir sorun olmuş. Seçim gecesi, sonuçların aktarılmasına her ne hikmetse 20 saatlik bir ara verilmiş. Hal böyle olunca muhalefet seçimlerde hile yapıldı deyip halkı protesto gösterilerine davet etmiş. Halk sokaklara dökülmüş. Bu durumda Morales, merkezi Washinton’da bulunan Organization of American States yani Amerikan Devletleri Örgütü (OAS) ne başvurarak oyların denetlenmesini istemiş. A.B.D. bile Morales’in yolsuzluklarına tahammül edememiş olacak ki yazdıkları raporda “Bilgisayar sistemindeki manipülasyonlar öyle büyük boyuttaki bunun Bolivya Devleti tarafından işin temeline inecek şekilde derinlemesine soruşturulması ve bu ciddi vakada sorumluluk gösterilmesi şarttır” ifadelerini kullanmış.

Ülkedeki gösterilerde 3 kişi ölmüş, 139 kişi yaralanmış, 300 kişi tutuklanmış. Karışıklık dinmeyince 10 Kasım 2019’da Silahlı Kuvvetler Genel Kurmay Başkanı Willams Kaliman ve polis şefinin, ülkenin bekası için Morales’in istifasını talep etmesi üzerine Morales istifa etmiş ve Meksika’ya gitmiş. Ardından siyasi sığınma hakkı aldığı Şili’ye geçmiş. Evet Bolivya’da bu siyasi karışıklık bizi teğet geçti. Ama ne demişler çekirge 1 sıçrar, bakalım 2.sini sıçrayabilecek mi? ……

Gelecek yazılarımızda hep birlikte çekirgelerin akıbetini göreceğiz. Şimdilik bu kadar. Uyuni’de buluşmak üzere…. Sağlıkla kalın.

Gülçin Soytutan / Hayallerime Dokunmak, Youtube kanalımızdan da bu gezimizin videosunu izleyebilirsiniz. Bize destek vermek isterseniz Youtube kanalımıza abone olmayı unutmayın🤗Hayallerinize dokunmanız dileğiyle

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir