Bozburun Yarımadası 1

Ege Deniziyle Akdenizi birbirinden ayıran gizemlerle dolu Bozburun yarımadasında hayallerimize dokunmaya devam ediyoruz.

Bozburun Yarımadası

Geçmişte Karia Kersonesos’u, Trakheia, Daraçya gibi isimlerle anılan Bozburun yarımadasının tarihi M.Ö. 4.000’lere dayanıyor.

Şimdiyse 850 km.lik patikasıyla “Türkiye’nin En Uzun Antik Yürüyüş Rotası” olan Antik Karia Yolu’nun güzergahları arasında yer alıyor.

Her ne kadar Ege Bölgesinde bulunsa da Akdeniz bitki örtüsü ve daha çok dağlık, taşlık coğrafyası bozburun adıyla uyum sağlıyor.

Hazırsanız herkesi kendine hayran bırakan yarımadayı gezmeye başlayalım.

Marmaris’e bağlı yarımadaya girerken eskiden çam ağaçlarıyla kaplı ormanla karşılaşıyorduk. 29 Temmuz 2021 tarihinde başlayan ve günlerce süren orman yangınında yaklaşık 15.000 hektar kızılçam ormanı yok oldu. Artık yangından kurtulan tek tük çamlar ve hayalet gibi yanık orman bizi karşılıyor.

Hisarönü

Virajlı yollar sonrası karşımıza çıkan ilk ilçe Hisarönü oluyor ya da yeni unvanıyla Hisarönü Mahallesi. Burasını Hisarönü/Fethiye’yle karıştırmayın. Çünkü Fethiye’ye göre çılgın turistleri ve kalabalığı olmayan daha sakin bir yer. Karanın denizle kucaklaştığı bu mahalle Bozburun Yarımadası’yla Datça Yarımadası’nın arasında oluşan körfeze adını vermiş – “Hisarönü Körfezi”. Tertemiz suyuyla, maviden, yeşile ve turkuaza dönen iç içe geçmiş renkleriyle insanın aklını başından alıyor.

Orhaniye (Bybassos)

Yolun devamında kimi zaman ormandan kimi zaman deniz kıyısından geçerek Orhaniye’ye ulaşılıyor. Bybassos Antik Kenti’nin kalıntıları bulunan Orhaniye, yüzlerce yıllık geçmişe sahip. Roma, Bizans, Osmanlı İmparatorluğu gibi pek çok uygarlık yönetiminde kalmış. 12. yya kadar bir Rum köyüymüş. Türkmenlerin bölgeye gelmesiyle Rumlar göç etmeye ve arazilerini birbirlerine devretmeye başlamış. Sonunda tüm köy kır saçlı, kır sakallı Vasil’e kalmış ve köyün adı Kırvasil olarak anılır olmuş. Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasıyla birlikte mübadelede köydeki Rumlar Yunanistan’a, Yunanistan’daki Türkler de köye göç etmiş. Ondan sonra da köyün adı Kırvasil’den Orhaniye’ye çevrilmiş.

Kızkumu Plajı

 

Yarımadanın en ünlü Kızkumu Plajı Orhaniye’nin sınırları içinde.

Denizin üstünde yürüyormuş hissi veren ilginç yerin birbirinden ilginç hikayesi var. Bunlardan bir tanesini size aktarmak istiyorum. Vakti zamanında bir prenses, fakir bir balıkçıya aşık olmuş. İki sevgili evlenmek istemişler ama Kral izin vermemiş. Gönül ferman dinlemiyor, sevgililer gizli gizli buluşuyormuş. Kral durumdan şüphelenmiş adamlarıyla birlikte prensesi takip etmeye başlamış. Bir gece prenses sevgilisine işaret edip, haber verirken Kral adamlarına yaklattırmış prensesi. Balıkçı küreklere asılmış, sevgilisiyle buluşabilmek heyecanı içinde. Prenses anlamış durumu. Kesin öldürecekler başka çıkar yolu yok! Ne yaptı, ne etti, nasıl çırpındıysa bir şekilde adamların elinden kurtulmuş. Eteklerine doldurduğu taşlar, topraklarla denizin üstüne doğru koşmaya başlamış. Bir yandan toprakları, taşları atıyor bir yandan da yürümeye çalışıyor, sevdiğini durdurmaya çalışıyormuş. Denizin ortasında Topraklar, taşlar bitmiş. Tam bu sırada Balıkçı yetişmiş. Sevgilisine sarılmış ama kıyıdan atılan bir ok Prensesin sırtına saplanmış. Sevgilisinin kucağına düşmüş. Her yer Prensesin kanı ile kırmızıya boyanmış. Balıkçı sevgilisini almış gecenin karanlığında kaybolmuş.

İşte burası Prensesin attığı taşlar, toprakların yolu. 600 m.lik bir yol. Yöre halkının inanışına göre buradan yürüyerek bir dilekte bulunursanız gerçekleşiyormuş.

Biz çekim yaparken dilek dilemeyi unuttuk bari sahildeki prensesle fotoğraf çektirelim dedik.

Fotoğraf ve video faslından sonra tekrar düştük yollara.

Turgut (Hydas)

Kızkumu’ndan Turgut Mahallesi nerdeyse yürüme mesafesinde. Tabi ki burada da deniz keyfi yapabilirsiniz fakat en popüler yeri şelalesi. Yaklaşık 5 yıl önce gezdiğimiz Turgut Şelalesi’ne yaşlı çınar ağaçlarının bulunduğu patikadan yürüyerek ulaşmıştık. Etrafı yüksek ağaçlarla çevrili olan küçük şelalenin oluşturduğu soğuk suya girmiştik. Son yangında Turgut Şelalesi de alevlere yenik düşmüş. Maalesef patikada ve şelanin etrafında bulunan ağaçlarla birlikte merdivenler de yanmış. Bu son halini görmeye kalbimiz dayanmadığından bu yıl şelale yolundan onlarca kez geçtiğimiz halde tekrar gidip ziyaret edemedik.

Bayır (Syrna)

Turgut’tan rotayı dağlara çevirirsek, virajlı yollardan yarımadanın en güzel yerlerinden biri olan Bayır Mahallesi’ne ulaşılıyor. Ancak yol boyunca yangında ormanın çok büyük kayıplar verdiğini gördük. Umarım en kısa zamanda toparlanır.

Bayır Mahallesi’ne geldiğinizde ilk dikkatinizi çeken mahallenin tam ortasında bulunan asırlık Çınar ağacı oluyor. Söylediklerine göre mahallenin sembolü ve uğuru olmuş. Mahalle halkı, etrafında dönenlerin daha mutlu, daha uzun yaşam süreceğine inanıyormuş.

Çevresindeki renkli masa, sandalyelere oturup çay, kahve içmek de ayrı bir keyif oluyor. Bölgenin en eski yağhanesi de burada bulunuyor. Aslında ziyarete açık ama gittiğimizde kapalıydı.

Selimiye (Losta Limanı)

Rotayı dağlardan tekrar denize çevirirsek yarımadanın incisi diyebileceğimiz Selimiye’ye ulaşılıyor. Gün batımı güneş ışıklarını çevresindeki dağlara muhteşem güzellikte yansıttığından Kızılköy de denilmiş.

Başlangıçta özel yatların tercih ettiği karadan ulaşım olmayan bir balıkçı köyüyken, 1980’lerden sonra yol yapılmasıyla birlikte artık popüler tatil beldeleri arasında yer almaya başlamış.

Selimiye cennetten bir parça. Her tarafı badem, zeytin, söğüt gibi ağaçlarla çevrili. Her mevsim ayrı güzel. Sahilde her bütçeye uygun restoran ve cafeler bulunuyor. Gündüzü ayrı gecesi ayrı güzellikte olan Selimiye her zevke hitap ediyor.

Hızlı bir gün oldu artık dinlenelim. Bir sonraki yazımız da kaldığımız yerden devam ederiz.

Şimdilik hoşça kalın

Gülçin Soytutan / Hayallerime Dokunmak, Youtube kanalımızdan da bu gezimizin videosunu izleyebilirsiniz. Bize destek vermek isterseniz Youtube kanalımıza abone olmayı unutmayın🤗

Hayallerinize dokunmanız dileğiyle…. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir