Şili Gezi Günlükleri 11 Carretera Austral

 

Şili’nin el değmedik topraklarının rotası Carretera Austral’de hayallerimize dokunmaya devam ediyoruz.

Ülke’nin güneyine doğru giderseniz, buzullar, volkanlar, çılgın nehirler, derin fiyortlar, buzul gölleri…. yani vahşi ve büyüleyici doğanın hala hüküm sürdüğü topraklara ulaşırsınız. Öyleyse…. Patagonya’ya Hoşgeldiniz!

Patagonya

Patagonya Şili ve Arjantin’in güneyindeki bir bölgeyi oluşturuyor. Rivayete göre Magellan bu topraklardan geçerken vücutları boyalı, guanako postlarına sarınmış yerlileri görünce onları bir İspanyol Masalında bahsedilen Patagon isimli canavara benzetip bölgeye Patagonya ismini vermiş. Şimdiyse, masaldaki Patagonlar bölgede bulunmasa da onları aratmayacak kadar sert doğa koşulları bulunuyor.

Patagonya’nın ilk şehri Puerto Montt kolonileştirilebilmiş. Ancak daha güneye doğru gidildikçe çok az yerleşim yeri oluşturulabilmiş. Buralara erişim Şili Devleti için başlı başına bir sorun olmuş. 1976 yılına kadar bölgede kara yolu yapım çalışmaları olduysa da doğanın ve iklimin sertliğinden yetersiz kalmış. Bazı yerlere ulaşım teknelerle ve uçaklarla sağlanabilmiş. Kara yoluyla ulaşım ancak Arjantin topraklarından geçerek yapılabiliyormuş.

Carretera Austral

İşte 1976 yılında Puerto Montt’tan başlayıp Villa O’Higgins’te biten yaklaşık 1.200 km.lik bir otoyol projesi oluşturulmuş. Laf aramızdaa, Pinochet’in ülkeye faydalı tek projesi bu galiba. Projeye Carretera Austral yani Güney Otobanı ya da 7. Otoyol adı verilmiş. Pinochet projeye Ordu’yu da dahil etmiş. Otoyol 1.200 km. görünse de yan yollarla birlikte binlerce km. kara yolu ağı oluşturulmuş. Hatta bir bölgenin yapımında 10.000 asker çalışmış. Harcanan paranınsa haddi hesabı yok. Şili Devletinin yaklaşık 45 yıllık mücadelesi sonucu oluşturulmaya çalışılan Güney Otobanında çalışmalar hala sürüyormuş. Yine bazı yerlere sadece gemi ve uçaklarla ulaşım yapılabiliyormuş. Biz de bu çılgın rotada seyahat etmek buzullarda yürümek, azgın nehirlerde rafting yapmak, buzul göllerinde gezmek isterdik ancak malum sebeplerden sadece Puerto Montt, Hornopiren arasındaki 150 km.lik yolu gezebildik.

Gezimize başlamadan önce ufak bir bilgi vermek istiyorum. Havadan yapılan araştırmalar sonucu Villa O’higgins’e en yakın yerleşim yeri olan Puerto Natales’e ulaşımın karayoluyla imkansız olduğu belirlenmiş. Çünkü 2 şehir arasında kalan alanda muazzam büyük buzullar, fiyortlar ve dağlar bulunuyormuş. Yani şimdilik ülkenin bir ucundan başlayıp, diğer ucuna kadar karayolu mümkün değilmiş gibi görünüyor. Eminim yeni teknolojilerle bu sorunu da çözeceklerdir.

Gezimiz Başlıyor

Gezi için Grup erkenden toplandı, düştük yollara. Bizim için şanssızlık diyeceğim ama bölge için çok normal bir hava durumu vardı. Yani hem çok soğuk, hem de deli gibi yağmur yağıyordu. Ormanların içinden, azgın nehirlerin üstünden, okyanusun kıyısından gidiyorduk ama otobüsün penceresinden gördüğümüz manzara karanlık orman, gri deniz ve ondan daha gri gökyüzü oluyordu.

Otobanı kesen Reloncavi fiyordunu tekneyle aştık. Epeyce geniş bir fiyord. Grinin tonları şeklindeki manzaramıza uzaklarda akan şelaler eşlik etti.

Valdivian Ilıman Yağmur Ormanları

İlk durağımız bir marangoz’un evi oldu. Bize, Valdivian Ilıman Yağmur Ormanları’nın en önemli üyesi olan Alerce veya Fitzroya denilen bir tür selvi ağacını tanıttı. And Dağlarına özgü endemik bir tür olan Fitzroya uzun ömürlü, kozalaklı bir ağaç. Uzun ömürlü diyince 200-300 yıl gibi kısa bir süreyi düşünmeyin. Şili’de Alerce Costero Milli Park’ında bulunan bir Fitzroya dünyanın yaşayan en yaşlı ağacıymış. Hadi yaşını tahmin edelim. Ne dersiniz? 1.500 mü diyelim? çıkın çıkın korkmayın o zaman 2.500 yaşında diyelim. Rehberin dediğine göre yaklaşık 3.650 yaşındaymış! Adı da “Gran Abuelo” yani “Büyük büyükbaba”. İşte bu ağaçlardan vakti zamanında bölgede çok varmış, kolonileşirken yakılmış, yıkılmış azalınca, koruma altına alınmış. Dayanıklı, sert bir ağaç olduğu için halen bölgedeki evlerin yapımında kullanılıyormuş. Ağaç, adını Charles Darwin’in birlikte Güney Amerika’ya seyahat ettiği HMS Beagle’ın kaptanı Robert Fitzroy’un anısına verilmiş.

Robert Fitzroy

Hep Darwin’den ve birlikte seyahat ettiği Kaptan Fitzroy’dan bahsederiz. Ben bu teorinin araştırması için birlikte hareket ettiklerini düşünmüştüm ama kazın ayağı öyle değilmiş. 19. yy da Kaptanlar tayfalarla arkadaşlık edemezlermiş. Fitzroy da 2 yıl süreceğini tahmin ettiği bu yolculuk için birlikte yemek yiyip, sohbet edecek kendisi gibi soylu, doğa araştırmacısı, bilimsel bir yol arkadaşı olarak Charles Darwin’i yanına almış. 5 yıllık seyahat süresince sıkıntı çıkmamış. Darwin’in aksine Fitzroy çok dindar bir adammış. Gezi sonrası Darwin Evrim Teorisini açıklayınca, Fitzroy beyninden vurulmuşa dönmüş. Karşı görüşleri desteklese de Darwin’in görüşlerini geliştirmesine yardımcı olduğunu düşündüğünden bunalıma girip, boğazını keserek intihar etmiş.

Bu yemyeşil ormandan yola çıkarak güney otobanı güzergahındaki, delta yapmış nehirleri, isli, sisli manzaraları görüp. Pichicolo Fiyorduna akan nehrin kıyısında durduk. Ülkemizde de çok kullanılan ip köprünün üzerinden karşıya geçtik. Nehri takip ederek, kısa bir süre ormanın içinde yürüyüş yaptık.

Hornopiren Milli Parkı

Bir sonraki durağımız Hornopiren Milli Parkı oldu. Ormanın içinde güzel bir yürüyüş olacaktı ama yağmur bize göz açtırmadı. Küçük bir şelaleye ulaştık. Kaygan taşlar ve kayalıklar üzerinde sekerek, mümkün olduğunca yakınına kadar gittik. Milli Parkın belki en önemli şelalesi olan Cascada Rio Blanco yani Rio Blanco Şelalesi’ni ise uzaktan gördük. Sonunda çamurlar içinde ıslak, üşümüş olarak otobüsümüze döndük.

Turumuzun son durağı olan Hornopiren’e nispeten ısınmış ve kurumuş olarak ulaştık. Hornopiren aslında bir yerli köyü. Daha sonra kolonileştirilmiş. Buraya ayrıca Hazine Avcıları da gelmiş. Efsaneye göre; Patagonya’da And Dağlarının arasında altın, gümüş ve elmaslarla dolu zengin bir şehir varmış. Ciudad de los Césares yani Sezarlar Şehri. Hazine Avcıları epey araştırmış hala hiçbir kanıta ulaşılamamış. Küçük kasaba 2 katlı minik evlerden oluşuyor. Büyük parkları var. Kerestecilik ve balıkçılık temel kaynakları daha çok işci sınıfına ait bir kasaba.

Dünyanın en doğal, en güzel manzaralı rotası olarak bilinen Güney Otobanı’ndaki yolculuğumuz bitti.

Gelecek yazımızda Puerto Montt’ta buluşmak üzere,

Şimdilik hoşça kalın!

Gülçin Soytutan / Hayallerime Dokunmak, Youtube kanalımızdan da bu gezimizin videosunu izleyebilirsiniz. Bize destek vermek isterseniz Youtube kanalımıza abone olmayı unutmayın🤗

Hayallerinize dokunmanız dileğiyle….

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir