Şili Gezi Günlükleri 8 (Puerto Varas’ın Çevresi)

Artık Şili’deyiz. Puerto Varas’ta hayallerimize dokunmaya devam ediyoruz.

Çevreyi tanımak için katıldığımız ilk tur Petrohue Şelalesi, Los Santos Gölü ve Osorno Volkanı gezisini kapsıyordu. Turumuz bizi, sabah erkenden aldı.

İstikamet 1926 yılında kurulan Şili’nin ve Güney Amerika’nın en eski milli parkı olan Parque Nacional Vicente Pérez Rosales ve içindeki Petrohue Şelalesi’ydi.

Vicente Perez

İsterseniz önce Milli Parka adı verilen politikacı Vicente Perez’in kim olduğuna ve neden parka onun adının verildiğine kısaca bir göz atalım. 1807/1886 yıllarında yaşayan Vicente Perez’in bölgeyle bağlantısı şöyle olmuş. Dönemin İçişleri Bakanı Antonio Varas, bölgenin Katolik Almanlarca Kolonileşmesi için ilk önce Alman Bernhard Eunom Phillippi’yi görevlendirmiş. Fakat Almanya’daki Katolik Kiliseleri Güney Amerika’ya yerleşilmemesi konusunda cemaati sert bir şekilde uyarmış. Phillippi Katolikleri kendisiyle gelmeye ikna edemeyince bölgeye yerleşmeyi isteyen Protestanları getirmiş. Hal böyle olunca görevden alınmış ve yerine Vicente Perez görevlendirmiş. Perez daha sonra Almanya’dan gelecek olan Katolik göçmenlerin ayarlanması, onların bölgeye yerleştirilmesi gibi organizasyonları başarılı bir şekilde yönetmiş. Bu arada göçmenler Hamburg’tan gelmiş olmalı ki Perez Şili’nin Hamburg Konsolosluğunu’na atanmış. Daha sonra da Belediye Başkanı ve Millet Vekili olmuş. Göç ve Kolonizasyon Üzerine Hafıza adlı kitabı ve hayatı boyunca tuttuğu notların yayınlanması onu unutulmaz kılmış. Böylece yaşananlar günümüze kadar gelebilmiş. Evet, artık bu ilginç milli parkı gezebiliriz.

Parque Nacional Vicente Pérez Rosales

231.000 hektar büyüklüğündeki devasa Milli Park, Valdivian Rainforest yani Valdivian Ilıman Yağmur Ormanı denilen ekolojik bölgenin içinde yer alıyor. Bu ormanlar Güney Amerika’ya özgü. Şili ve Arjantin arasında kalan bir bölgede bulunuyor. Karakteristik olarak uzun ömürlü devasa ağaçlar, eğrelti otları, bambular, çalılarla iç içe geçmiş şahsına münhasır bir yapıya sahip. Perez bölgeye geldiğinde Llanquie Gölü’nün çevresinde günlerce ağaç kesimi yaparak yerleşim alanları ve tarım arazileri oluşturmuş. Tabi daha sonra da yoğun ağaç kesimi devam etmiş. Rehberimizin dediğine göre kesilen ağaçlar yerine çam ve okaliptüs dikilmiş. Daha hızlı büyüyen bu ağaçların kağıt endüstrisi tarafından tercih edildiğini fakat bölgeye özgü yapıyı tehdit ettiklerini, bu yüzden devletin artık bu milli parkı ve bazı bölgeleri koruma altına aldığını söyledi.

Sonra bu sık ormanın içindeki patikadan kuş sesleri ve uzaktan gelen su sesi eşliğinde yürümeye başladık. Güney Amerika’nın tek ılıman yağmur ormanı olan Valdivian Ilıman Yağmur Ormanı, dünyada da nadir bulunan ılıman yağmur ormanlarındanmış. Bu eşsiz ormandaki yüksek ağaçlara ve doyumsuz yeşilliklere hayran hayran bakarak şelaleye ulaştık.

Petrohue Şelalesi

Rehberimizin verdiği bilgiye göre başlangıçta burda çok büyük bir göl varmış. Buzulların çekilmesinin ardından Osorno ve Calbuco Volkanlarının lav püskürtmesiyle göl ikiye bölünerek Llanquihue ve Todos Los Santos gölleri oluşmuş. Todos Los Santos Gölü’nde oluşan fazla suyun drenajı da Petrohue Nehri’ni oluşturmuş. Bu arada Petrohue Mapuçe dilinde “petro yani sivrisineklerin yeri” anlamına geliyormuş. Nehir aynı zamanda hem ulusal hem de uluslararası balıkçılık sporunda çok popülermiş. Sularında Kral Somonu, Coho ve Atlantik Somonları, Gökkuşağı ve Fario Alabalığıyla Levrek bol bulunuyormuş.

Petrohue Nehri’nin içinde oluşan şelaleyi rahat görebilmek için kayalar üzerinde bir seyir terası oluşturmuşlar. Böylece hem şelaleye daha çok yaklaşılıyor, hem de nehrin ve ormanın büyüklüğü, manzaranın muhteşemliği daha iyi anlaşılıyor. Nehrin deli gibi akan berrak, yeşil suyu, nehirden daha koyu yüksek ağaçlar ve ilerde karlar altında Osorno Volkanı doğanın vahşi güzelliğini gözler önüne seriyor. Bizde şelalenin bu baş döndüren fotoğraflarını çekmeye doyamadık.

Todos Los Santos Gölü

Bir sonraki durağımız Todos Los Santos Gölü şelaleden bayağı ilerde olunca araçla yolumuza devam ederek Petrohue Nehri’nin oluştuğu noktadaki Petrohue Limanı’na geldik. Rehberimiz Milli Parkta dünyadaki en küçük geyik türü olan Pudu, Şili orman kedisi (leopardus guigna), Arjantin Gri Tilkisi (zoro chilla), puma gibi 30 memeli türünün yaşadığını fakat çok iyi saklandıklarından görme şansımızın az olduğunu söylemişti. Gerçekten yürüyüşümüz sırasında hayvanlara rastlamadık. Ama Petrohue Limanı’nda şansımız döndü. Tam araçtan inmiştik ki rehberimiz birden sus işareti yapıp arkamızı gösterdi. Hep birlikte yavaşça arkamıza döndüğümüzde yolun üzerindeki Arjantin Gri tilkisini gördük. Hızlıca fotoğraflarını çekmeye çalışırken çabucak ağaçların arasında kayboldu.

Limanın yemyeşil berrak sularında bizi bekleyen tekneye binip gezimize başladık. Göl geçmişte pek çok adla anılmış. İlk olarak, 19. yy. da bölgeye yerleşen Almanlar göle, suyun yeşil renginden dolayı Esmeralda yani Zümrüt Gölü adını vermiş. Daha sonra gelen Cizvitlerse Todos Los Santos yani Azizler Gölü olarak adlandırmış. Günümüzde her iki adı da kullanılan gölün bu güzel rengi almasının en büyük sebebi buzullardan gelen suyun mineral kalıntıları içermesiymiş. Gerçekten, etrafı çevreleyen koyu yeşil ormanın arasında göl, zümrüt gibi parlıyordu. Kıyıdaki bazı yerlerin derin olmasına rağmen dibi görünüyordu. Gezimiz süresince manzaradan gözlerimizi ayıramadık.

Laguna Verde

Tekne dönüşü araçla Laguna Verde yani Yeşil Göl’e gittik. Anlıyacağınız Güney Amerika’da her yerde yeşil renkli göl var. Neyse rehberimiz sessiz olup, etrafa dikkatle bakmamızı Arjantin Gri Tilkisi görebileceğimizi söylüyordu ki çalıların arasında bir hışırtı oldu. İşte ordaydı! Sevimli hayvanda bizi fark etmiş dikkatle bakıyordu. Onu rahatsız etmeden fotoğraflarını çekip uzaklaştık.

Patikadan yürüyerek minik göle ulaştık. Yüksek ağaçların altındaki göl mü daha yeşildi, ağaçlar mı belli olmuyor; hepsi renk konusunda birbirleriyle yarışıyordu.

Volkan Osorno

Minik Gölün ziyaretinden sonra sırada Milli Parkın 2.652 m. ile en yüksek noktasını oluşturan Osorno Volkanı vardı. Uzaktan gördüğümüz Şili’nin Fuji’si olarak tanımlanan Osorno aslında bir stratovolkan yani henüz sönmemiş. Püskürttüğü lavlar fazla akışkan olmadığından üzerinde soğuyup, sertleştiği için koni şeklinde. 1575 ve 1869 yıllarında büyük patlamalar yapan volkan, Şili’nin en çalışkan, en aktif Volkanı unvanını almış. Çok yüksek olmamasına rağmen bölgede kar yağışının fazla oluşu Volkanın üst kısmını kalıcı buzullarla çevirmiş. Ana kraterinin dışında pek çok yan krateri varmış. Bunlardan en ünlüsü Krater Rojo yani Kırmızı Kratermiş.

Licarayen Efsanesi

Böyle özel bir Volkan olur da efsanesi olmaz mı? Evet Efsaneler başlıyor.

Bir Mapuçe efsanesi olan Licarayen efsanesi şöyle. Uzun yıllar önce Osorno Volkan’ının adı Piri Pillen’ken volkanın eteklerinde Huilliche halkı yaşıyormuş. Başlarında Lonco adında bilge bir Şefleri varmış. Lonco’nun dürüst, iyi kalpli, güzel kızı Licarayen, bir gün yakışıklı, dürüst delikanlı Quitralpique’ye rastlamış. 2 genç birbirlerini görür görmez aşık olmuş. Delikanlı genç kızı babasından istemiş. Babası da gençlerin gelecek baharda evlenmesine karar vermiş. Volkanın içinde yaşamaya mahkum edilen kötü kalpli ruh Piri Pillen gençlerin aşkını kıskanarak ağzından ateşler çıkartmaya önüne gelen yerleri yakıp, yıkmaya başlamış. Yaşlı Şef ne yapacağını bilememiş. Sonunda Lonco, Piri Pillen’in öfkesini nasıl geçireceklerini konuşmak üzere halkı toplamış. Her kafadan bir ses çıkıyormuş ki yaşlı bir kadının titrek sesi duyulmuş “Dinleyin! Bunun tek yolu var. En güzel, en iyi kalpli genç kızın kalbini çıkartıp, tarçın çubuklarıyla birlikte kasabanın en yüksek tepesine bırakmak.” demiş ve halkın arasında kaybolmuş.

Büyük tartışmalardan sonra yaşlı kadının söylediğini yapmaya karar vermişler ve kadının söylediği özelliklere sahip olan genç kızın Licarayen olduğunu hayretle fark etmişler. Gözü yaşlı Şef sevgili kızına durumu anlatmış. Yüreği sevgi dolu olan genç kız, “Lütfen ağlama baba, halkımızın mutluluğu için hayatımı seve seve veririm. Fakat kalbimi sadece sevdiğimin almasını istiyorum” demiş. Bunu öğrenen genç adam, biricik sevgilisi için dağlardan topladığı çiçeklerle, kasabanın tepesine bir yatak yapmış. Gözyaşları içinde genç kızı son kez öperek bu yatağa yatırmış. Ve söylenileni yapıp, hala atmakta olan kalbini, tarçın çubukları ile birlikte tepeye bırakmış.

İşte tam o anda gökyüzünde dev bir akbaba belirmiş. Kalbi ve tarçın çubuklarını alarak hızla yükselmiş. Güzel kızın kalbini Piri Pillan’ın ateşler saçan ağzına attıktan sonra kraterin ağzından kırmızı kanlar fışkırmış. Akbabanın Tarçın çubuklarını atmasıyla da üzerine kar yağmaya başlamış. İşte o zaman delikanlı sevgilisinin ruhunun kötü ruhla savaştığını anlamış. Elindeki mızrağını kalbine saplayarak o da Piri Pillan’le savaşmaya gitmiş. İki sevgilinin ruhunun günlerce aylarca kötü ruhla savaşmasının ardından yağan karlar Piri Pillan’ı söndürmüş.

Crater Rojo

Rehberimiz bize Osorno’yu ve efsaneyi anlatırken volkanın eteklerine geldik. Burda kayak yapılan pistler ve telesiyej de vardı ama hava ısındığı için kapalıydı. Yürüyeceğimiz rota belirgin değildi, hep birlikte rehberimizin ardından yer yer karla kaplı volkanik taşlı zeminde tırmanmaya başladık. Hava çok güzeldi. Şansımıza güneş açmış, masmavi gökyüzü bize eşlik ediyordu. Hava açık olduğundan çevredeki karla kaplı diğer volkanları da görüyorduk. Doyumsuz manzaraları seyrederken ne ara Licarayen’in kalbinin sökülerek atıldığı ve onun kanıyla boyanan kratere geldik anlamadık. Kırmızı krater karla kaplıydı, pek rengi anlaşılmasa da gördüğümüz taşlar tipik kırmızı volkanik taşlardı. Fotoğraflarını çektikten sonra biraz daha tırmanıp, farklı bir patikadan inişe geçtik. Böylece Puerto Varas’taki ilk çevre gezimizi tamamlamış olduk.

Gelecek yazımızda büyücüler adası Chileno’da buluşmak üzere,

Şimdilik hoşça kalın

Gülçin Soytutan / Hayallerime Dokunmak, Youtube kanalımızdan da bu gezimizin videosunu izleyebilirsiniz. Bize destek vermek isterseniz Youtube kanalımıza abone olmayı unutmayın🤗

Hayallerinize dokunmanız dileğiyle….

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir